Skip to main content

Vücut geliştirme tarihine bakmak, sporun tarihine bakmakla aynı olacaktır.

Belirsizliğini koruyarak tam netlik sağlamasa da tarihi belgeler takibinde kökeni Antik Yunan’a dayanan spor, dönem
coğrafyasındaki ataerkil Yunan toplumunda, erkeklerin kendi arasındaki rekabetlerinde öne geçmelerini sağlayan bir
işlev görüyordu.

Erkeğin toplumdaki statüsünü kanıtlamak adına sarf ettiği mücadelenin yanı sıra halkı eğlendirmek için düzenlenen,
çeşitli kategorilerden oluşan müsabakalar silsilesi ise Olimpiyatları meydana getiriyordu.

Konuyu vücut geliştirme açısından ele alacaksak karşımıza sporun başlangıcı ile son derece paralellik gösteren bir süreç çıkacaktır.

“Tüm sporların temeli” şeklinde günümüzde dahi nitelemelere sahip olan, içerdiği egzersiz modelleri kapsamında
her sporun antrenman kısmında kendine yer edinen, vücuttaki kas gruplarının gelişimine odaklanan spor vücut
geliştirmenin bu kapsamda Antik Yunan’dan beri süregeldiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Değerli Rönesans sanatçılarının heykelize ettiği modellere bakıldığında kusursuz kas yapısına, estetiğe sahip Yunan
Tanrıları ardından Roma lejyonları, Sparta tasvirleri vücut geliştirmenin, insanın kendi vücut yapısını keşfederek
kas inşasını tercih etmesi tarihsel süreç içerisinde süregeliyor.

Yıllar düzeyinde kuvvetli olmak ile eş değer olarak kabul gören vücut geliştirmenin, örgütlü bir mekanizmada ortaya
çıkışı ise 1800’lü yılların sonlarına rastlıyor.

Kaynaklara göre ise iki isim “vücut geliştirme”nin babası olarak anılıyor.

Bunlardan ilki; 1863 yılında Kanada’da dünyaya gelen “Louis Cyr”.
1.74 santimetre uzunluğunda, gençliğinde bir dönem 135 kilo ağırlığında olan Cyr’ın; yaşam alanı olan çiftlikteki
ağır iş kollarının gerektirdiği güce sahip olması ile vücut geliştirmeyi fark ettiği ifade ediliyor.

“Strongest Man” mantığında çeşitli güç yarışmaları ile gücünü önce yaşadığı bölgeye ardından tüm Kanada’a kanıtlayan Cyr’ın; yarışmalardan birinde 235 kilo ağırlığındaki bir kayayı kaldırabildiği iddia ediliyor.

Günümüzde Montreal’de heykeli bulunan ismin ardından ise Friedrich Mueller gelir. Sahne adı olan “Eugen Sandow” ile bilinen sporcunun, vücut geliştirmenin babası olarak anılması, spora yön vermesi ile doğrudan orantılı olacaktır.
Kendisinin ifadesi ile “Antik Yunan Heykelleri’nden ilham alan” Sandow; güç ile estetiğin birarada var olabileceği mottası ile “güçlü adam” mentalitesi ile başlayan vücut geliştirme sporunu günümüze değin sürecek rotasına çevirerek, estetik üzerine kurulu bir spor yaratımında başrolü üstlenmiştir.

Günümüz sermaye yoğunlaşmasına dayalı piyasa koşullarında pazarın devamını sağlamak adına en önemli rolü üstlenen
“gym-fitness salonları”nın da temelini de atan isim, sporcu yetiştirmek adına ilk “fizik-kültür” okullarının açılışını yapmıştır.

Bu salonların Antik Yunan sürümü için BKZ: Gymnasium/ 7 yaşından itibaren ailelerinden koparılan erkek çocukları
“Gymnasium” adlı yapılarda tüm gün spor yapar, vücutlarını geliştirir, akşam Yunan filozoflarını okurlardı.

1898 yılında bir dergi de kuran Sandow, yine günümüzde mevcut pazarda önemli bir pay sahibi olan fitness dergilerinin de öncüsü konumunda.

Sandow’un spora kattıkları bunlarla da bitmiyor! Kendi vücuduna başarıyla uygulamak üzere, dumbell gibi birkaç spor
gerecinin buluşunu gerçekleştiren isim, günümüzde neredeyse bireyin ek bir çaba göstermemesini sağlayan spor aletlerinin
de mucidi!

1901 yılında dünyanın ilk vücut geliştirme şampiyonasını düzenleyen ismin anısına, günümüz vücut geliştirmesinin
en büyük organizasyonu konumundaki Mr. Olimpia kazananına verilen ödülde kendisinin heykeli bulunmaktadır.

Atılan ilk adımın ardından çeşitli ülkelerde çeşitli isim ve ebatlarda gerçekleştirilen vücut gelişimi, vücut
geliştirme sporunun evrimine bu noktadan sonra kronolojik olarak görsellerde devam etmek istiyoruz.

Değişen, gelişen aletler, bilincine varılan besinler, kapital düzenin baş tacı “sağlıklı yaşam tarzı”nı da içerisine
alan kültürel emperyalizm ve sporculara vücutlarının sınırlarını dahi aşabilecekleri düzeyde sonsuz bir kapı aralayan
supplementler.

Söylemek gerekir ki; bu spor bugüne dek bir şekilde geldi. Mühim olan günümüzü oluşturan bizlerin ve geleceği oluşturacak gençlerin bu spora nasıl yön vereceği… Yapılacak en ufak bir hatanın dönülmez sakatlıklara sebep olabileceği gerçeğinin bulunduğu sporda gelecekte gençlerimiz tarafından yapılacak en ufak bir hata bir sporun nelere kadi olabileceğini yine bizlere gösterecektir.

Leave a Reply